Yanlış Yaşanan İslam
Bazı kişiler bağnazlığın bilinçsiz bir şekilde yaşandığını sanırlar. Oysa bağnazlık cahilliğin sonucunda görülebildiği gibi, yıllarca özel eğitimlerden geçerek de öğrenilebilmektedir. Bağnazlık konusunda eğitilmiş insanlar, öğrendikleri şeylerin doğruluğuna kendilerini o kadar inandırmışlardır ki bu fikirlerinden asla vazgeçmezler ve bunları sonuna kadar savunurlar.
Bağnazlığı hayatlarında felsefe edinmiş kimseler, bu tavırlarını nesilden nesile aktarırlar. Küçük yaşlardan başlayarak ölene kadar bunun eğitimini kendilerine ve çevrelerine empoze ederler. Bu yüzden bu felsefe hayatlarının her anında kendini gösterir; işte, okulda, evde, sosyal hayatlarında… Bağnaz düşünce bu insanların benliğine öyle yerleşmiştir ki, Kuran’ın gerçeklerine uymayı kesinlikle kabul etmezler, Kuran’a da zihniyetlerine göre şekil verirler.
Bu insanların en önemli ve en tehlikeli özelliklerinden bir tanesi Kuran’ın hükümlerini eksik bulmalarıdır. Bir insanın Kuran’ı yalnız başına okuduğunda anlamasının kolay olmayacağını, dini sadece geleneksel olarak âlimlerden ve onların yazmış olduğu kitaplardan öğrenileceğini söylerler. Bu yönde hurafeleri savunan âlimlerin eserleri dışında hiçbir kitap tavsiye etmezler, hatta onların kitaplarının dışındakileri yasaklarlar. Böylece İslam’ı zorlaştırıp, insanları Kuran’ın gerçeklerinden uzaklaştırırlar.
Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. “Bu Allah Katındandır” derler. Oysa o, Allah Katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah’a karşı (böyle) yalan söylerler. (Ali İmran Suresi, 78)
Bu ahlaktaki insanların diğer bir özelliği de detaycı olmalarıdır. Kuran’da tek bir ayet ile bizlere anlatılan bir konu, hurafe bilgilerin yer aldığı kitaplarda onlarca sayfa ile anlatılmaktadır. Konuların detayına girdikçe dinin gerçeğinden uzaklaşırlar fakat bu durumun farkına asla varmazlar. Böylece Kuran’da yer almayan hurafe bilgiler içerisinde kaybolur; Kuran’ın insanı rahatlatan, akılcı ruhundan uzaklaşıp, batıl düşüncelerle dolu bağnazlığı yaşamaya başlarlar.
İnsanları bu ruhsuz ve karanlık yaşam tarzından çıkarabilmenin en güzel yolu, sistemli ve düzgün bir şekilde yapılacak eğitimden geçmektedir. Bunun için de Müslüman ülkelerde din eğitimi verilirken sadece Kuran esas alınmalıdır. Yeni nesiller din ile ilgili bilgileri öğrenirken bunu yobaz fikirlerin dolu olduğu kitaplardan değil, bizzat Kuran’ın kendisinden öğrenmelidir.
Çocuklara anlatılması gereken önemli konulardan bir tanesi de, bilimsel gerçeklerin Kuran ayetleri ile tam bir uyum içerisinde olduğudur. Oysa bağnaz düşünce yapısında birçok bilimsel gerçek gün yüzüne çıkarılmayıp, önemli görülmemektedir. Resim, müzik, heykel, mimari gibi
sanat dalları şeytan işi olarak görüldüğü için tamamen yasaklanmaktadır. Fakat Kuran’da pek çok ayette sanat ve estetiğin güzelliği vurgulanmaktadır. Rabbimiz cennet ile ilgili bazı ayetlerde Müslümanları nasıl nimetlerin beklediğini şöyle haber vermiştir:
Ancak Rablerinden korkup-sakınanlar ise; onlara yüksek köşkler vardır, onların üstünde de yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altında ırmaklar akmaktadır. (Bu,) Allah’ın va’didir. Allah, va’dinden dönmez. (Zümer Suresi / 20)
Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu,) Ne güzel sevap ve ne güzel destek. (Kehf Suresi / 31)
Asla unutulmamalıdır ki bağnazlık insanı İslam ahlakından uzaklaştıran en önemli sorunlardan bir tanesidir. Müslüman ülkelerde görülen savaşların, kanın, gözyaşının arkasında yine bağnazlık ve bağnazlık getirmiş olduğu sevgisizlik vardır. Bu ülkelerde bağnazlığın yerine, Kuran’da bizlere bildirilen barış, sevgi, hoşgörü, merhamet, yardımlaşma, dayanışma, sanat ve estetikle dolu modern bir yaşam anlatılmalıdır.
Mine Çakır
Eğitimci – Yazar